Hücrenin Yapısı ve Organelleri

Tüm yaşayan organizmaların yapısal ve fonksiyonel olarak en küçük temel birimine ”Hücre” denir.Hücreyi ilk gözlemleyen ve gördüğü şekillere ”Cell=Hücre=odacık” adını veren Robert hooke’dur.
Genel olarak değerlendirildiğinde bitki ve hayvanlardaki hücreler 10-30 mikron büyüklüğündedir.Çeşitli bakteri ve bazı tek hücreli canlılar ise 0.5 mikron gibi çok küçük boyutlara sahip hücrelerdir.
Fakat bazı hücreler o kadar büyüktür ki çıplak gözle bile görülebilir.
Örnek olarak tavuk,kaz,ördek,kuş ve deve kuşu yumurtaları tek başlarına birer hücredir ve boyutları cm olarak ölçülebilir.Tarih öncesi devirlerde yaşamış olan  fosil bir tür olan ”Aepyornis” kuşunun 8 litrelik yumurtası deve kuşu yumurtası ile birlikte günümüzde bilinen en büyük hücrelerdir.
œuf d'Aepyornis
Deve Kuşu ve Tavuk Yumurtaları
Hücrelerin şekil ve büyüklüğü 2 etkene bağlıdır.
1)Hücrenin hacimi ve yüzey alan ilişkisi
2)Hücre nükleusunun(Çekirdek) hücreyi kontrol edebilme kapasitesi.
Hücre yaşamsal aktiviteleri için(solunum,beslenme,boşaltım) için madde alışverişini hücreyi çevreleyen ”Hücre Zarı”(Plazmalemma) aracılığı ile gerçekleştirir.Hücre zarı seçici-geçirgen bir yapıya sahiptir.Hücre madde alışverişi için hücrenin yüzeyini kuşatan hücre zarının,ihtiyacını karşılayabilmesi için hücre yüzey alanını optimum büyüklükte tutmak zorundadır.Hücre büyüyüp biyokütlesi arttıkça hücre yüzey alanı yeterli gelmez ve mevcut hücre zarı madde alışverişi için yetersiz kalır.
Büyüyen hücre bölünerek bu olumsuz durumdan kurtulur.
Hücrenin nükleusu hücre metabolizmasını,büyümesini kontrol eden merkezdir.Nükleusta saklı tutulan genetik kodlar hücrenin hacminin ne kadar artacağını,ne zaman bölüneceğini,olumsuz koşullarda hücreyi nasıl regüle edeceğini bilen hücrenin tüm aktivitelerini konrol eden ana birimdir.
Hücre temel olarak 3 kısımdan meydana gelir.
1)Hücre Zarı(Plazmalemma=Plazma zarı)
2)Stoplazma
3)Nükleus (Çekirdek)
1-)HÜCRE ZARI(PLAZMALEMMA,PLAZMA ZARI)
Hücre zarı ışık mikroskopları ile yapılan gözlemlerde varlığından haberdar olunan fakat elektron mikroskoplarının kullanılmaya başlamasıyla ayrıntıları günışığına çıkmıştır.Hücre zarı hücreyi dış ortamdan ayırır ve hücrenin yaşamsal faaliyetleri için madde alışverişini sağlar.
Hücre zarının kalınlığı ortalama 75-120 A0(Angstrom) kadardır.
Hücre zarının yapısını ilk olarak Danielli ve Dawson adındaki iki bilimadamı açıklamış ve açıkladıkları hücre zarı yapısı Danielli-Dawson Zar modeli olarak bilinir.Danielli ve Dawson modeline göre hücre zarı lipid(fosfolipid) ve proteinlerden oluşur.İki kattan oluşan fosfolipidler zarın iç tarafında,protein tabakası ise dış tabakada bulunur.
Danielli-Dawson Modeli
Zaman içinde Danielli ve Dawson’un hücre zarı modeli hücre zarının fonksiyonlarını ve yapısını açıklamada yetersiz kalmış ve güncelliğini kaybetmiştir.1966 yılında Singer ve Lenard isimli bilimadamları tarafından oluşturulan ”Akıcı Mozaik Zar Modeli” günümüzdede kabul gören ve hücre zarının yapısı ve fonksiyonlarını açıklayan güncel hücre zarı modeldir.
Akıcı Mozaik Zar Modeli
Yukarıdaki şekilde görüldüğü gibi,hücre zarı(Plazmalemma) orta kısımda iki adet fosfolipid tabakası,protein,lipid,karbonhidrat,kolestrol,glikolipid ve glikoprotein moleküllerinden oluşmuştur.Fosfolipidlerin çubuk şeklindeki hidrofobik(Lipofil=apolar=suyu sevmeyen) kısımları birbirine dönük şekilde karşılıklı olarak dizilmişlerdir.Fosfolipidlerin hidrofilik(Hidrofil=polar=suyu seven) kısımları ise hücre zarının iç ve dış bölgelerine bakacak şekilde yerleşmiştir.Yine yukarıdaki şekilde görüldüğü gibi zar yapısında proteinler zar içinde gömülü şekilde lokalize olmuştur.Bu proteinler lokalizasyonlarına göre iki ayrılırlar.
Fosfolipid tabakasının iç ve dış yüzeyine sınırı olan yada bakan proteinlere ”Ekstrinsik Proteinler” fosfolipid tabaksının tabakasının sadece bir tarafına(iç yada dış) bakan proteinlere de ”İntrinsik Proteinler” adı verilir.
Hücre zarı (Plazmalemma) hücreyi iç ve dış ortamdan ayrıdığı gibi,hücrenin madde alışverişini sağladığına değinmiştik.Hücre zarı yapısında proteinler ve lipidler sabit değildir ve belli sınırlar içinde kalarak yanal hareketlenmeler gösterirler.
Bilimadamları yapmış oldukları gözlemlerde zarın dış kısımında hücre içine doğru kanallar görmüşler ve çalışmalar sonucunda hücre zarının Golgi Aygıtı tarafından sentezlendiğini keşfetmişlerdir.Golgi aygıtı olası zarar görmesi sonrası onarımında ve hücre bölünmesi safhasında zar oluşumu görevlerini üstlenir.

2-)STOPLAZMA

Stoplazma %60-90’ı sudan oluşan hücre zarı ve nükleus arasını dolduran kolloidal(Yarı sıvı) bir ortamdır.Bitkilerde stoplazmadaki su oranı % 98’e kadar çıkar.Sporlarda % 15 ,tohumlarda ise su oranı % 5 ‘e kadar iner.İnsan hücrelerinde stoplazmadaki su oranı ise % 60-65 kadardır ve insan yaşlandıkça su oranıda azalır.Stoplazma içerisinde hücrenin canlılık faaliyetlerinde kullandığı organik ve inorganik maddeler,enzimler,aminoasitler,karbonhidratlar,iyonlar(Na,K,Cl) içerir.
Stoplazma sabit değildir ve hücre içerisinde Solgel adı verilen stoplazmik bir akıntıya sahiptir.Cıvık mantarlarda hücre zarı yoktur ve bu stoplazma hareketi mantarın yönelim yapmasını sağlar.
Yüksek yapılı gerçek bitki hücresinde ise iki tip stoplazma hareketi vardır.1)Rotasyon 2)Sirkülasyon
Rotasyon harektinde stoplazma içerisinde hücre zarına paralele olan bir stoplazma akıntısı gözlemlenir.Sirkülasyon hareketi ise; hücre merkezinden hücre zarına ve hücre zarından hücre merkezine doğru olan akıntı şeklidir.

3-)NUCLEUS(ÇEKİRDEK)

Bakterilerde ve mavi-yeşil alglerde nükleus bulunmaz ve genel olarak nükleer maddeler (Dna,kromozomlar vs..) stoplazma içerisinde dağınık halde bulunur.Nucleus’un genellikle 25-40 mikrometre boyutlarındadır.Nükleusu çeviren membrana(zar) karyolemma=karyoteka,nükleus içini dolduran kolloidal yapıyada karyoplazma adı verilir.Nükleus(çekirdek) hücrenin tüm yaşamsal faaliyetleri için olmazsa olmaz olan,kalıtsal materyali taşıyan,hücrenin merkezi yönetim birimidir.Laboratuvar koşullarında yapılan deneylerde bir hücrede nükleusu çıkarıldıktan sonra hücrenin yaşamsal fonksiyonlarını yerine getiremediği ve hücrenin öldüğü gözlemlenmiştir.
Genel olarak bitki ve hayvan hücresinde, stoplazma içerisinde bulunan organeller şunlardır;
1)Golgi Aygıtı ve Diktiyozom
2)Endoplazmik Retikulum(Granüllü ve Granülsüz)
3)Lizozomlar
4)Mitokondriler
5)Ribozomlar
6)Peroksizomlar
7)Nükleus ve Nükleolus(Çekirdek ve Çekirdekçik)
8)Sentrozom ve Sentrioller
9)Vakuol(koful)
10)Mikrocisimcikler
11)Plastidler(Sadece bitkilerde)
12)Sferozomlar

1)GOLGİ AYGITI ve DİKTİYOZOM

1898 yılında italyan asıllı ‘ Camila Golgi ‘ sinir hücrelerini incelerken birtakım yassı kesecikler ve kanalcıklar gözlemlemiştir.Camila golgi keşfettiği bu yapılara ‘Golgi aygıtı=Golgi Cisimciği’ adı vermiştir.Golgi aygıtı endoplazmik retikulum ile birlikte görev görev yapan bir organeldir.Fakat golgi aygıtında ribozom bulunmaz.
Golgi aygıtı hücrede madde sentezlenmesi ve madde iletiminde görev alır.Örnek verecek olursak;Hücre zarında bulunan glikoproteinler golgi aygıtında üretilip hücre zarına iletilir. Golgi aygıtı genellikle hücre içinde nukleus(Çekirdek) ve hücre zarı arasındaki bölgede yerleşiktir.
Hayvan hücrelerinde bulunan golgi aygıtı bitki hücrelerinde ”Diktiyozom’‘ adını alır.Diktiyozom golgi aygıtında olduğu gibi madde sentezi ve madde iletiminde görevlidir.

2)ENDOPLAZMİK RETİKULUM (E.R)

Endoplazmik Retikulumun kelime anlamına bakacak olursak yunancada ‘Endo=iç’,latincede ‘Retikulum=Ağ yada küçük ağ sistemi’ demektir.Kelime anlamından da anlaşılacağı üzere hücrede stoplazmada madde sentezini ve iletimini sağlayan ,birbirlerine paralel olarak uzanmış yassı kanalcık ve tüpçüklerle oluşmuş ağ sistemine ‘Endoplazmik Retikulum’ adı verilir.Bu ağ sistemi ‘Ergastoplazma’ olarakta isimlendirilir.
Endoplazmik Retikulum tüm  eukaryotik hücrelerde çekirdek(nucleus) ve hücre zarı arasında yerleşiktir.Genel olarak tüm hücrelerde E.R yapı ve miktar bakımından birebir aynı yapıda sayıda değildir.Stoplazmada hücrenin o anki metabolik faaliyetine göre kanalcık sistemlerinin yapısında ve sayısında artış yada azalmalar şeklinde değişiklikler oluşur.
Endoplazmik Retikulum iki farklı tipe ayrılır.
1)Granüllü Endoplazmik Retikulum (GER)
2)Granülsüz Endoplazmik Retikulum (AGER)
Granüllü Endoplazmik Retikulum(GER);üzerinde ribozom bulunduran Endoplazmik retikulum’dur.GER protein sentezi yapan hücrelerde görülür.Protein sentezi GER üzerindeki ribozomlar tarafından gerçekleştirilir.Ribozomlar sadece ER üzerinde bulunmaz,stoplazma içinde bulunabilir.
Granülsüz Endoplazmik Retikulum(AGER);üzerinde ribozom bulundurmayan Endoplazmik Retikulum’dur.AGER yağ(lipid) sentezi yapan hücrelerde,çeşitli doku,organ ve endokrin bezlerde görülür.Organlarda görülen AGER’e örnek olarak karaciğer ve pankreas hücrelerini verebiliriz.Karaciğerde granülsüz endoplazmik retikulum kanddaki toksik(zehirli) maddelerin imha edilmesinde görev alır.Bu görev karaciğerin yüzlerce görevinden biridir.Pankreasta ‘glukagon’ hormonu üretimi ve iletimi de AGER(Granülsüz Endoplazmik Retikulum) sentezlenir,sentezlenen hormonlar Golgi aygıtında küçük salgı vesikülleri şeklinde paketlenir.Küçük salgı vesikülleri büyüyüp yoğunlaşır ve bunu takiben bağırsak boşluğuna bırakılırlar.

3)LİZOZOMLAR

Lizozom bitki,hayvan,mantar ve maya gibi tüm ökaryotik (eukaryotik) hücrelerde bulunan bir organeldir.Lizozom bakterilerde  mevcut değildir.Lizozomlar içlerinde parçalayıcı(Liziz=parçalayıcı) sindirim enzimleri içeren ,golgi aygıt tarafından üretilen vesiküllerdir.(Vesikül=Kesecik)
Lizozomlarda ki mevcut parçalayıcı enzimler Granüllü Endoplazmik Retikulum’da yerleşik olan ribozomlar tarafından sentezlenir,Granülsüz Endoplazmik Retikulum tarafından  ise golgi aygıtına ulaştırılır.Golgi Aygıtına ulaşan parçalayıcı enzimler küre şeklinde kesecikler şeklinde paketlenir ve stoplazmaya gönderilir.
Lizozomlar çok ilginç yapılardır.Bünyelerinde depoladıkları parçalayıcı enzimler lizozom zarına ve lizozoma hiçbir zarar vermez.Tabiki bir istana dışında.Ölüm!Tüm canlılarda ölüm gerçekleştikten kısa bir süre sonra duyulan leş kokusu aslında hücrelerdeki lizozomların parçalanması ve yıkıcı enzimlerin organzimadaki hücre ve dokuları parçalayıp çürüme safhasının başlamasından kaynaklanır.Buna ‘’Otoliz’’ adı verilir.Lizozom zarında herhangi nedenle ufak bir sızıntı olursa organizmada çeşitli hastalıklara neden olabilir.
Lizozomlar insanları bakteriyal enfeksiyonlarda savunmakla görevli olan akyuvar hücrelerinde çok miktarda bulunur.Akyuvar bir bakteri ile karşılaştığında bakteriye saldıran akyuvar lizozomlarda ki enzimlerin salınması ile bakteriyi parçalayıp yani sindirip etkisiz hale getirir.Aynı mekanizma makrofajlarda da geçerlidir.Canlılarda, Lizozomların kalıtsal,kimyasal,ve çeşitli hastalık edici etmenler nedeniyle yapılarında meydana gelecek bir bozulma,sayısal olarak eksilme,görevlerini tam yapamama gibi durumlarda insanlarda ve diğer canlılarda çok vahim sonuçlar ile sonuçlanacak hastalıklara sebebiyet verir.

4)MİTOKONDRİ(Mitochondrium)

Mitokondri;Mavi-Yeşil Algler,bakteriler (Prokaryotlar) ve memelilerdeki alyuvarlar hariç tüm ökaryotik bitki ve hayvan hücrelerinde bulunan bir organeldir.Mitokondri oksijenli solunum yapan hücrelerde stoplazmada serbest halde bulunduğu gibi,  5 yada 6 tanesi yanyana dizilerek zincir şeklinde bulunabilir.Bu mitokondri zincirleri ve stoplazmada tekil olarak bulunan mitokondriler stolazmada stabilde halde durmaz ve stoplazma içinde yerdeğiştirirler. Mitochondrium kelime anlamına bakarsak ‘Mitos=İplikçik’,‘Chondros=tane,buğday’ anlamına geldiğini görürüz.0,2-5 mikron boyutlarındadır.Mitokondriler hücrenin enerji üretim merkezleridir.(ATP enerjisi üretilen organel)
Genel olarak bir hücrede bulunan mitokondri sayısı 8 taneden 2500′ e kadar olabilir.Mitokondrinin kendine ait DNA,RNA ve ribozomları vardır.DNA ve RNA bulunması mitokondrilerin bölünüp,çoğalabildiklerini gösterir.Fakat bu çoğalma kontrolsüz değildir.Hücredeki hayatsal faaliyetlerini idare eden nucleus’un(=Çekirdek)kontrolü altındadır.Yapılan çalışmalarda bilimadamları mitokondri genleri ile bakteri genlerinin benzerlik gösterdiklerini görmüş ve buna dayanarak mitokondrilerin evrimsel süreçte bakterilerden orjinlendiklerini ileri süren görüşler ileri sürmüşlerdir.Mitokondriler bulundukları tür ve doku çeşidine göre çok sayıda farklı mitokondriyal proteinlere sahiptir.Örnek olarak insanlarda  kalp dokuda 615 tane farklı mitokondriyal protein tanımlanmıştır.
Mitokondrilerin morfolojisine(Yapısına) baktığımızda çift katlı bir zar ile çevrilmiş organel olduğunu görürüz.Genel olarak mitokonrilerde 3 farklı bölge göze çarpar.
1)Dış Zar(Dış Membran)
2)İç Zar(İç Membran)
3)İnterselüler Alan(İç ve Dış zar arasındaki alandır.=İnterselüler Membran)
İç zar mitokondri içine doğru çeşitli kıvrımlar yapar ve bu kıvrımlara ”Krista”(=Cristae) adı verilir.Kristalar mitokondri iç yüzey alanının artmasını sağlar.İç ve dış zar yapısı genel olarak hücre zarı makalesinde açıkladığımız gibidir.
Mitokondrinin içi stoplazmaya benzer yapıda bir sıvı ile doludur ve bu sıvıya ”Matrix” yada ”Mitokondriyal Sıvı” adı verilir.Matrix içinde hücrede enerji üretimi reaksiyonlarında kullanılan enzim,DNA,RNA ve ribozomlar bulunur.Mitokondrilerin kendi Dna’sının bulunması bölünüp,çoğalabildiklerini,RNA ve ribozomları bulunmasıda kendi protein sentezlerini yapabildiklerini gösterir.

5)RİBOZOMLAR

Ribozomlar viruslar hariç bakterilerde dahil olmak üzere tüm canlılarda bulunan,15-20 nanometre çapında küremsi yada oval şekilli oganellerdir.Ribozom hücredeki organeller arasında en küçük organeldir.Ribozomlar endoplazmik retikulum ile birlikte oluşturdukları kompleks ile (Granüllü Endoplazmik Retikulum=GER) protein sentezinin yapıldığı orgenellerdir.Protein sentezi endoplamik retikulum ve ribozomlarda gerçekleşir.Ribzomlar hücrede stoplazmada dağınık halde bulunabildikleri gibi endoplazmik retikulum üzerinde ve hücre zarına yapışık halde bulunurlar.
3 farklı ribozom tipi vardır;
1)rRNA(Ribozomal RNA 2)mRNA(Mesajcı RNA) 3)tRNA(Taşıyıcı RNA)
Ribozom tiplerinin görev ve özelliklerine protein sentezi makalesinde değineceğim.Bu sebeble ribozom tiplerini bilmek bu makalemizde yeterlidir.
Ribozomların kendine ait RNA ve proteinleri vardır.Ribozom iki alt birimden oluşur.Ribozomlar tek tek bulundukları gibi protein sentezi sırasında mRNA üzerine yan yana dizilerek zincir şeklindede görülürler.Protein sentezi sırasında zincir şeklinde dizilen ribozomlara ”Poliribozom” ,tek halde bulunan ribozoma ”monomer ribozom” adı verilir.Protein sentezi polizomlarda gerçekleştirilir.
Protein sentezinin ribozom ve endoplazmik retikulum organellerinde gerçekleştiğini söylemiştik.Bazı bilim otoriteleri stoplazmada bağımsız olarak bulunan ribozomların üretmiş olduğu proteinlerin hücrenin kendi hayatsal faaliyetleri için kullandığını,endoplazmik retikulum üzerinde bulunan ribozomların ürettiği proteinlerin ise hücre dışına salınacak olan proteinler olduğu görüşünü savunurlar.

6)PEROKSİZOMLAR

Hayvan ve bitki hücrelerinde bulunan,0,3-1,5 mikron çaplarında ,tek katlı bir zarla çevrili,küremsi yada oval vakuol benzeri organellere ”Peroksizom” adı verilir.Peroksizomlarda bitki ve hayvan hücrelerinde herhangibir nedenle varolan toksik(zehirli) etkili maddeleri inaktive edip yok eden katalaz(=parçalayıcı) enzimleri taşır.Katalaz enzimlerine örnek olarak glikolat oksidaz,aminoasit oksidaz ve peroksidaz verilebilir.

7)NÜKLEUS ve NÜKLEOLUS(Çekirdek ve Çekirdekçik)

Nükleus(çekirdek) hücrenin tüm yaşamsal faaliyetleri için olmazsa olmaz olan,kalıtsal materyali taşıyan,25-40 mikrometre boyutlarında,küremsi yada oval görünümde, hücrenin merkezi yönetim birimidir.Nükleus bakteri ve mavi-yeşil(Prokaryotlar) algler ve memeli eritrositleri haricinde tüm ökaryotik bitki ve hayvan hücrelerinde bulunan bir organeldir.
Çekirdeğin(Nükleus=nucleus)hücre içinde yeri sabit değildir.Genellikle hücre merkezine yakın konumda olabildiği gibi,kılcal damarlara yakın hücrelerdeki nükleus,kılcal damar tarafındaki hücre zarına yakın konumlanır.Nükleus hücrede yaygın olarak bir adettir.Bazı hücrelerde birden fazla nükleusta bulunabilir.Örnek olarak insan karaciğer hücrelerinde 2 adet,çizgili kas dokusunda hücrelerin birleşmesi sebebiyle çok sayıda nükleus öbekleride bulunur.Nükleus sayısı hücrede oluşabilcek hastalık sebepleriylede artabilir.
Çekirdeğin(Nükleusun) yapısı(morfolojisi) incelendiğinde 4 önemli bölümden oluştuğu görülür.
1)Çekirdek zarı(Karyolemma=Nukleomembran)
2)Çekirdek Plazması(Karyoplazma=Nukleoplazma)
3)Çekirdekçik(Nukleolus)
4)Kromozomlar
*Karyolemma (Çekirdek zarı) mitokondrideki gibi iki zarla çevrilmiştir.Karyolemma endoplazmik retikulumun bir uzantısı gibi görünür.Nükleus zarı mitoz bölünmenin profaz safhasında erimeye başlar.Mitoz bölünme tamamlandıktan sonra endoplazmik retikulum ve golgi aygıtı nükleus zarını tekrar sentezler.Çekirdek zarı incelendiğinde nükleusun içine ve dışına doğru açılan  boşluklar gözlemlenir.Bu boşluklara ”Por” denir.Porlar nükleusun stoplazma ile madde alışverişini sağlar.
*Çekirdekçik,nükleus ışık mikroskobuyla incelendiğinde karyoplazma gibi şeffaf görünmez ve koyu bir renk ile ayırdedilir.Nükleolus’un (çekirdekçik) zarı yoktur.Bakterilerde çekirdekçik yoktur.Çekirdekçiğin büyüklüğü hücrenin fonksiyonelliği ile doğru orantılıdır.Çekirdekçiğin yapısında RNA ve çekirdeçiğe özel proteinler vardır.
*Kromozom normal hayatsal faaliyetleri içindeki hücreler incelendiğinde görülemez.Hücre bölünmesinin profaz safhasında iğ iplikleri üzerinde bir ağ şeklinde belirginleşmeye başlar.Bu ağa ”Kromatin Ağı” denir.Kromozomlar tam olarak hücre bölünmesinin metafaz ve anafaz safhalarında iğ iplikleri üzerinde,hücrenin ekvator düzlemindeki pozisyonuyla görünürler.Kromozomlarda 3 adet boğum  vardır.Sentromer adı verilen birinci boğum kromozomların iğ ipliklerine bağlandığı kısımdır.Kromozomlar DNA,RNA ve özel proteinlerden meydana gelir.Kromozomlar hücrenin kalıtsal bilgisini yani DNAsını taşır.Hücre bölünmesinde DNA zincirleri kısalıp kalınlaşır ve histon proteinleri ile sarmal yaparak kromatin ağını oluşturur.Kromatin ağıda metafaz ve anafaz safhalarına gelindiğinde kıvrılıp kalınlaşarak kromozomları oluştururlar.

8-)SENTROZOM ve SENTRİOLLER

Sentrozom ilkel bitkilerde(kırmızı algler hariç tüm alglerde,yosunlarda,eğreltiler ve birçok tek hücreli bitkilerde) ve hayvan hücrelerinde bulunan bir organeldir.Çiçekli bitkilerde sentrozom yoktur.Sentrozom hücre bölünmesinin başlangıcında yani interfaz safhasında görülür.Sentrozomun yapısı incelendiğinde dairesel bir hat üzerinde yanyana dizili 3’lü(triplet) mikrotübüller görülür.3’lü yapıdaki bu mikrotübül yapılara ” SENTRİOL ” denir.Bu dairesel hat üzerinde 3’lü mikrotübüllerden 9 adet bulunur.9 adet triplet mikrotübülün oluşturduğu bu yapıyada ” SENTROZOM ” denir.Sentrozom yada sentrioller hücre bölünmesinde iğ ipliklerini oluşturur.

9-)VAKUOL(KOFUL)

Vakuol bazı tek hücreli hayvanların dışında hayvanlarda bulunmayan bir organeldir.Tüm ilkel ve yüksek yapılı bitkilerde ve mantar hücrelerinde vardır.Vakuol(koful) sıvısı içinde hücrenin ait olduğu doku çeşidine bağlı olarak organik maddeler ve asitler,çeşitli renk maddeleri(Antokyan=mavi-mor renk,Antoksantin sarı,turuncu renk),tuzlar,karbonhidratlar,yağlar,proteinler,müsilaj,kauçuk ve tanen maddeler bulunabilir.Vakuol özsuyu içerisinde bulunabilecek tüm maddeler topluca ” Ergastik Maddeler ” olarak isimlendirilir.
Vakuoller bazı canlılarda birtakım özel görevlerde alır.Tek hücreli canlılarda hücre içine madde ve besin alımı,sindirilen besin atıklarının hücre dışına atılması görevler alır.
Vakuol zarı tek katlıdır ve vakuol zarına ” Tonoplast ” denir.
Tatlısularda yaşayan bir hücreli canlılarda ise koful farklılaşmıştır.Bu canlılarda kofula ”Kontraktil Koful” denir.Kontraktil koful canlıdaki fazla suyun dışarı atılımını sağlayarak hücrenin yani canlının osmotik basıncını regüle(düzenleme) eder.

10)MİKROCİSİMCİKLER(Mikrofilamentler,ara lifler ,mikrotübüller)

Mikrocisimcikler elektron mikroskobu gibi gelişmiş teknolojiler ile bitki ve hayvan hücrelerinde yapılan incelemeler sonucunda nanometre boyuntunda yuvarlak tüpsü yapılar ve ince ipliksi organellere verilen genel bir isimdir.
Mikrotübüller hücrenin morfogenezinde(hücre şeklinin oluşumu) ve korunmasında,tek hücreli canlıların kamçı(Cilla=sil) oluşumunda ve sentrozomun yapımında görevlidir.
Mikrofilamentler ve aralifler ise protein yapısında olan ince uzun iplikçikleridir.Mikrofilamenler ve ara liflerin görev ve fonksiyonları günümüze kadar tam olarak açıklanabilmiş değildir.

11)PLASTİDLER

Plastidler sadece bitki hücrelerinde varolan bir organeldir.Plastidler hayvan,myxomycetes(cıvık mantarlar),mantar(fungus) ve mavi-yeşil alglerle yoktur.Plastidler bitki hücreleri tarafından kullanılan önemli kimyasal bileşikleri ve bitki tarafından sentezlenmiş ürünlerin depolandığı,hücredeki diğer organellere nazaran oldukça büyük olan organellerdir.
Tüm plastidler bitkilerin meristematik(=meristematic=bölünür) dokularında bulunan ”Proplastid'(=Proplastid) adını alan yapılardan türevlenir.
Taşıdıkları renk maddesine,hücrenin ihtiyacına ve işlevine göre 9 farklı plastid vardır.
1)Kloroplast(=Chloroplast)
2)Kromoplast(=Chromoplast)
3)Etiyoplast(=Etioplast)
4)Levkoplast(=Leucoplast)
5)Amiloplast(=Amyloplast)
6)Oleoplast(=Elaioplast)
7)Proteinoplast
8)Gerontoplast
1)Kloroplast:Kloroplast bitkilerde yapraklarda,genç gövdelerde ve fotosentetik dokularda bulunan bir organeldir..Kloroplastın kimyasal yapısı karbonhidrat,yağ,lipid,klorofil,DNA ve RNA’dan oluşur.Burada en dikkat çekici nokta tıpkı mitokondrilerdeki gibi kloroplastların kendine ait DNA’sının bulunmasıdır.Bu özellik sayesinde bitki hücresindeki kloroplastlar kendi kendilerine bölünüp çoğalabilirler.Hücrelerin bulundukları dokunun fizyolojik durumuna göre kloroplastların sayısı artar yada azalır.Hücrenin ihtiyacından fazla sayıda kloroplast üretilirse kloroplastlar bozunuma uğrar ve belirli bir sayının altına inmez.Genellikle her bitki hücresinde 20-50 arası kloroplast bulunur.
Kloroplastlarda dünyadaki karbon döngüsünün en önemli basamağı olan,canlılar için gerekli organik maddelerin ve oksijenin üretildiği fotosentez reaksiyonu gerçekleşir.(CO2 =Karbondioksit,H2O =Su,C6H12O6 =Glikoz,O2=Oksijen)
6CO2 +  6H2O   —Işık+Klorofil—>  C6H12O6 +  6O2
FOTOSENTEZ
Fotosentez bitki hücrelerinde kloroplastlarda su ve karbondioksitin hammadde olduğu, güneş ışığı ile  etkileşime giren,sonucunda Glikoz ve Oksijen ürünlerinin sentezlendiği fotokimyasal bir olaydır.Glikoz bitkide metabolik faaliyetlerde ve enerji üretiminde kullanılır,arta kalan kısmı ise asimleme nişastası olarak bitkilerin depo organlarında(Kök ve gövde gibi..) depolanır.
 
2) Kromoplast: Kromoplast (Chromoplast) ökaryot ve fotosentez yapan bitki hücrelerinde ve bazı  tek hücreli kamçılı canlı hücrelerinde bulunan , bitkilere renk veren bir plastittir.
Kromoplastlar taşıdıkları renk pigmentleri ile bitkilerin muhteşem renklere bürünmesini sağlar.
                   Örnek verecek olursak`;
Domatesin kırmızı rengini veren ‘ Likopin ‘ plastid 
Limon , Ayçiçeği  ve Muz gibi meyvelere sarı rengi veren ‘ Ksantofil ‘ plastid.
Havucun turuncu rengini veren ‘ Karoten ‘ plastittir.
Antokyan ise bitki hücresinde vakuol özsuyunda bulunur ve vakuol sıvısının PH durumuna göre Mavi mor yada renk oluşumunu sağlar.
 
         Kromoplastlar ile bitkilerin meyveleri , çiçekleri , yaprakları yada özelleşmiş yapıları , kendilerine has olan renglerine kavuşurlar.
 
3-) Etioplast : Etioplast proplastid ile kloroplast arasında geçiş yapabilen ve günümüzde de görevi üzerinde araştırmalar yapılan bir plastid çeşitidir.Etioplasta klorofil aktif durumda değildir.

 
Etioplastın bulunduğu bitki dokusu belirli bir süre ışığa maruz bırakılırsa kloroplasta dönüşür.Farklı bir açıdan baktığımızda bitkinin metabolik ihtiyacına göre dokulardaki hücrelerde kloplast sayısı artması gerektiğinde etioplastlar kloroplasta dönüşlür.Ve Etioplastın kloroplasta dönüşünce inaktif olan klorofil aktive olur.
 
Etioplast çiçekli bitkilerin kök gibi ışık görmeyen dokularında bulunan açık yeşil ve sarı renge yakın bir renge sahip bir bitki organelidir.